15 Ekim 2008 Çarşamba

Necip Bey'in Torunu Zehra Hanımla Yeni Yıl Kutlaması / Atila Girgin

Necip Bey'in Torunu Zehra Hanımı 31/12/2003 gecesi, yani yeni bir yıl öncesi yapılan ziyeretten kısa bir sunu izliyeceksiniz. Dostluk ve esenlik dileklerimle.


31 Mayıs 2008 Cumartesi

Söz Konusu Vatansa, Gerisi Teferruattır...- ŞEHİTLER -


ŞEHİTLER

Şehitler, Kuvâyı Milliye şehitleri,
Mezardan çıkmanın vaktidir!
Şehitler, Kuvâyı Milliye şehitleri,

Sakarya'da, İnönü'nde, Afyon'dakiler
Dumlupınar'dakiler de elbet
Ve de Aydın'da, Antep'te vurulup düşenler,

Siz toprak altında ulu köklerimizsiniz
Yatarsınız al kanlar içinde.
Şehitler, Kuvâyı Milliye şehitleri,

Siz toprak altında derin uykudayken
Düşmanı çağırdılar,
Satıldık uyanın!

Biz toprak üstünde derin uykulardayız,
Kalkıp uyandırın bizi!

Uyandırın bizi!
Şehitler, Kuvâyı Milliye şehitleri,
Mezardan çıkmanın vaktidir!

(Nazım Hikmet) - Sene 1959

Nazım Hikmet'i 45. Ölüm yıldönümünde saygıyla anıyoruz
(03.06.1963)
* * * * * * * * * * *

24 Mayıs 2008 Cumartesi

Yüce Türk, dünya durdukça var olasın..- Dünya ATATÜRK Yılı

 

“ Uluslar arası Anlayış ve Barış Yolunda Çaba Harcamış Üstün Bir Kişi, Olağanüstü Bir Devrimci, Sömürgecilik ve Emperyalizme Karşı Savaşan İlk Lider, İnsan Haklarına Saygılı, Dünya Barışının Öncüsü, İnsanlar arasında Renk, Din, Irk Ayrımı Gözetmeyen Eşsiz Devlet Adamı, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu… "-“ UNESCO KARARI 1979 ".

(Doğumunun 100. yılında 1981 yılını “ Dünya Atatürk Yılı “ olarak, Atatürk’ün tüm dünyada anılması amaciyle 156 ülkenin katılımıyla gerçekleşen toplantısında oybirliği ile alınan karar)
* * * * * * * * * * *

Yüce Türk her şey gönlünce olsun...- Manevi Mirasım Bilim ve Akıldır


“ Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır…

Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur...

Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır.

Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar. “

Mustafa Kemal
* * * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeoloji, İ.Ü. Yayınları – Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji Dergisi
* * * * * * * * * * * * * * *

28 Nisan 2008 Pazartesi

Demirci Mehmet Efe ile Çal’lı Necip Bey

………………………………………. 
Denizli’de Müftü Ahmet Hulusi Efendi ile görüşen Müftü Efendi, sırasıyla Mutasarrıf Faik Bey (Öztrak) ve Kalem Reisi Tevfik Bey’le de görüşüp onların desteğini aldıktan sonra Çal’a döner. 
Çal’ın ileri gelenleri ile yaptığı toplantıda bir ahitname yazıp orada bulunanlara imzalatır . 
Bu ahitname şöyledir:

“AŞAĞIDA İSİMLERİ YAZILI OLAN BİZLER, CÜMLEMİZ, VATANIMIZI VE NAMUSUMUZU KORUMAK İÇİN SİZE KATILMAYA SÖZ VERİYORUZ. BUNA DAİR HANGİ HUSUSTA EMİR VERİLİRSE YERİNE GETİRMEYE AMADEYİZ. EĞER MUHALEFET OLUNURSA, KENDİMİZİ VE KATLİMİZİ HELAL EDERİZ. 15 TEMMUZ 1919” 

Heyet-i Milliye Azaları :

Necip Bey, Emin Efendi, Şakir Ağa, Şakir Efendi, Karayazılı Abdullah Efendi, Ağazade Ahmet, Necip Efendi, Alanyalı İzzet Efendi, Arap Mehmetzade, Hacı Ahmet Efendi, Ahmetzade Osman Efendi, Hacı Mustafazade Tevfik Efendi, Hacı Mehmet Ağazade Zekeriya Efendi, Abdurrahmanzade Sadık Efendi, Ahmet Ağazade Derviş Efendi , Zeybekzade Ali Ağa , İbrahim Çavuş , Ahmet Çavuşzade Hüseyin , Bekir Ağaoğulları Mustafa, 
Rıza Efendi

……………………“Umurlu’nun yakılmasından bir gün sonra, Köşk’te, 150 kişi ile , cephede görev aldık . Bu sayıyı bir süre sonra 300 kişiye çıkararak bu cephede mücadeleye başladık .”“Bu faaliyetler boşa gitmedi. 
Eşraf nüfuzunu istimal etti. Her türlü fedakârlık gösterildi. Asker ve zaruri malzemeler gönderildi. Böylece cephelerimiz sağlamlaştı. Bilahare cepheyi yavaş yavaş geri alıp Çal’da Ortaköy ile Medele’de Aydın Efeleri ile cephe tuttuk.

Demirci Mehmet Efe ile Çal’lı Necip Bey’in istişare ederek benim Çal merkezde bulunmamın daha yararlı olacağı sonucuna varmaları üzerine ben Çal’a döndüm. 
O sırada Çal’da tebdil-i havada bulunan, Çallı 14.Fırka Kumandanı Etem Bey’den (Karabudak) , bu hizmette çalışmasını rica ettim .Etem Bey teklifimi kabul edince tevellüt itibariyle bütün Çal efradını askere davet ettim . 
Bir kısmını da Etem Bey’e teslim ettim. Harbin sonuna kadar Çal efradı, Milli Mücadele’ye iştirak etti.

Özellikle ahitnamede ismi geçen Necip Bey, merkezde ve köylerde son derece yararlı işler gördü. Velhasıl bu ahitname münderecatı gerek merkezde, gerek cephede bulunan efradımızı mücadelenin sonuna kadar uğraştırdı. 
Bu durumu Ali İhsan Paşa (Sabis) ve zaman zaman Çal’a gelen Fahrettin Paşa (Altay) ile Refet Paşa (Bele) görüp takdir etmişlerdir .”

Kaynak : http://www.uydukurdu.com/forum/archive/index.php/index.php/denizlinin_en_eski_ilcelerinden_cal_ilcesi-t87426.html ……………………………………………………………………………………………………………………… Kalem Reisi Tevfik Bey'i ziyaret ettim. Bu sevimli komutan bana:"Ey hocam! Bu iş senin gibi hocalara ve benim gibi ihtiyarlara mı kaldı?" diyerek önce biraz latife etti. 
Kendisine Müfti Efendi ve Mutasarrıf Beyle görüştüğümü ve hazırlığımı anlattım. 
Yapacağımız hareket planına her ikisinin de razı olduğunu beyan ettim. Fevkalade sevindi. 
Mevzu etrafında bazı esaslar görüşerek hemen planımız mucibince harekete geçmek üzere vedalaştık. Müftü Ahmet Hulusi Efendi ile de görüştüm, vaziyeti anlattım. O da ferahladı. 
Çal'daki hazırlığımı da öğrenince "Sen doğru Çal'a git. Hazırlığını şümullendir. Bir iki güne kadar biz de burada hazırlığımızı tamamlıyalım. Sana haber verince hemen yola çık" diye beni uğurladı. Ben de vaziyetten memnundum. Hemen Çal'a geldim. Atımdan inmeden doğru hükümet önüne geldim. Orada merhum Necip Bey'le karşılaştım. O da evvelce muhalefetine rağmen benim Denizli seyahatimi uzaktan kritik ettirerek işin ehemmiyetini idrak etmiş olduğu için bana: 
"Emrinize âmâdeyiz. Buyurunuz!" dedi. Zira muhalefeti bilhassa şahsı için zararlı olacaktı. Çünkü ben efelerle de görüşerek bunların muhalefeti halinde yapılacak işi tasarlamıştım…" (13). ........................................................................................... 



27 Nisan 2008 Pazar

Vatan Sana Minnettar - Dünya Atatürk Yılı

“ Uluslar arası Anlayış ve Barış Yolunda Çaba Harcamış Üstün Bir Kişi, Olağanüstü Bir Devrimci, Sömürgecilik ve Emperyalizme Karşı Savaşan İlk Lider, İnsan Haklarına Saygılı, Dünya Barışının Öncüsü, İnsanlar arasında Renk, Din, Irk Ayrımı Gözetmeyen Eşsiz Devlet Adamı, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu…"
- “ UNESCO KARARI 1979 - ( Doğumunun 100. yılında 1981 yılını “ Dünya Atatürk Yılı “ olarak, Atatürk’ün tüm dünyada anılması amaciyle 156 ülkenin katılımıyla gerçekleşen toplantısında oy birliği ile alınan karar). 

Yüce Ata, vatan sana minnettardır.İdeallerin ve ilkelerin sonsuza değin yaşatılacaktır. 
Bilincimiz, belleğimiz ve anılarımızda hep varsın ve var olmaya da devam edeceksin.



18 Mart 2008 Salı

Necip Bey (Necip Ağa) Nam-ı diğer Fabrikacı Necip / Atila Girgin


Değerli dostlar, Sizlere bu sayfada, rahmetli aile büyüklerimizden Necip Bey nam-ı diğer fabrikacı Necip (Necip Ağa) anlatacağım. 

Necip Bey, Çal yöresinde eşraftan, sözü dinlenen, saygı duyulan bir yöresel önderdi. Çal Belediyesinin yönetiminde kuşaklar boyunca, yakınlarıda etkin görevler almış, Belediye Başkanlıkları yapmışlardır. 
Yeğeni Abdurrahman Deda, Torunu Ahmet Çökelez, Torununun eşi Kadriye Çökelez değişik yıllar ve dönemlerde Çal Belediye Başkanlığı yapmışlardır. 
Necip Beyin’in Ruhsar Hanımla evliliğinden olan çocuklarından Havva Hanım’ın Abdurrahman ağa ile evliliğinden olan Zehra, İsmet ve Sadık isimli 3 çocuğundan İsmet’in kızı İsmet Hülya , bu satırların yazarının eşidir. 
Sizlere Necip Beyi (Necip Ağa) anlatmayı neden gerek duydum. Yanıtım ise; çünkü, onlar unutulmamalıdırlar ve daima anımsanmalıdırlar. Onlar, yaşamlarını bu topraklar için hiç çekinmeden verebilen yurtseverlerdir. 
Onlar bu topraklara kan veren, 
can veren halk önderleridir. Anadolu insanını harekete geçiren, Anadolu da ki çoban ateşlerini yakan öncülerdi onlar. 
Onlar asla unutulmamalıdır diye düşünerek, anılarımızı bir ölçüde tazelememizi sağlayabilsin, geleceğimizi de ışık tutsun diye bu satırları kaleme alıyorum.
Hepsinin ruhları şadolsun, toprakları bol olsun, ışıklar içinde yatsınlar. 
Sizlere konuya ilişkin Yrd. Doç. Dr. İbrahim Balık’ın Çal Belediyesince hazırlattırılan, “Belgeler Işığında Çal Tarihi” isimli yapıtının, Kurtuluş Savaşı yıllarında Çal isimli kısmının tarihimize önemli bir not düşmek olduğu inancıyla, bu bölümün tamamını sizlerle paylaşmak istedim. 
Necip Bey’e ilişkin bu sayfalarda ise; Necip Bey’in isminin geçtiği kısımlardan alıntılar yaparak rahmetli aile büyüğümüzü anmak, o günlerdeki etkinliklerini sizlerle paylaşmak istedim. 
Toprağı bol olsun, ışıklar içinde yatsın. Hepinize dost selamlarımı yollar, esenlikler dilerim. Atila Girgin …………....... 
Çal Heyet-i Milliyesi 15 Temmuz 1919'da kuruldu. Müftü Ahmet İzzet Efendinin başkanlığında kurulan bu heyet toplam 21 kişiden meydana geliyordu. 
Çal Heyet-i Milliyesinin kurucu üyeleri şunlardı: 

Müftü Ahmet İzzet Efendi Necip Bey, Hacı Mahmut Efendi, Ortaköylü Emin Bey, Ortaköylü Şakir Ağa, Çal Belediye Başkanı Hacı Mehmet Ağa, Derviş Efendi, Damatoğlu Abdullah Efendi, Ahmet oğlu Osman Efendi, İzzet Efendi, Arapzade Ahmet, Hacı Mustafa oğlu Tevfik, Hacı Mehmet oğlu Zekeriya, Abdurrahman Ağa, Sadık Efendi, Mehmet Ağa oğlu Derviş, Zeybek oğlu Ali Ağa, İbrahim Çavuş, Ahmet Çavuş oğlu Hüseyin, Bekir Ağa oğlu Mustafa Rıza Efendi. ……………….. 
Mahalli olarak toplanan kongrelerin ilklerinden biri de İzmir kongresidir. İzmir’in Yunanlılara verileceği söylentilerinin çıkması üzerine, henüz işgal gerçekleşmeden yaklaşık iki ay önce bu kongre toplanmıştır. Bu haber Türk halkını çok müteessir etmişti. Türk milleti, bu üzücü vaziyet karsısında çare arayıp, tedbir düşünmeye başlamıştır. İşte böyle bir anda, İzmir Vali Vekili ve 17. Kolordu Komutanı Nurettin Paşa’nın da desteği ile İzmir, Aydın, Denizli, Muğla, Manisa ve Balıkesir temsilcileriyle İzmir’de Müdafaa-i Hukuku Osmaniye Cemiyeti'nin önderliğinde bir kongre yapılması kararlaştırıldı. Kongreye Ege'nin bütün müftü ve belediye başkanlarıyla her kazadan iki, livalardan (şehir) üç delege davet edildi. Bu kongreye Çal’ı temsilen Müftü Ahmet İzzet Efendi ile Necip Ağa katılmıştır. 
İzmir ve çevresinde Yunan mezalimi ve faciasının büyük boyutlara ulaşması üzerine, 22 Aralık 19 19'da Çal merkezinde 15,000 kişinin katıldığı bir miting daha düzenlenmiştir. Başta Müftü Efendi olmak üzere değişik kişiler tarafından mitingte çeşitli konuşmalar yapılarak Yunan işgal ve zulmü bir defa daha protesto edilmiştir. Ayrıca miting sonunda kararlar alınmış ve bu kararlar, Müftü Ahmet İzzet ile yedi arkadaşının imzalarıyla Dâhiliye(içişleri) ve Hariciye(dışişleri) Nezaretlerine  (bakanlıklarına), suretleri İstanbul’daki Amerika, İngiliz, Fransız ve İtalyan siyasi yetkililerine, Yenigün, Tasvir, İkdam, Monitör ve oryantal gazetelerine gönderilmiştir. Bildiriye imza atan Çallılar şunlardır. Belediye Başkanı Mehmet, Belediye azasından M. Emin, Eşraftan M. Necip, Eşraftan Emin, Murahhas Aza Ahmet Hamdi, Murahhas aza Tevfik, Meclis-i İdare Müntehip azasından Abdullah. 
Mitingte alınan kararları önemli gördüğümüz için buraya almayı uygun gördük. 
"Vatanımızın ruhu mesabesinde olan sevgili İzmirimizin, Yunanlılar'ın tecavüzüne terk edildiği günden beri gaddarane boğazlanan Müslümanların katillerini şikâyet ve bu gibi müessif vaziyetin durdurulması, üzerinde hiç bir hakkı bulunmayan, lisanen, mezheben, iktisaden, medeniyeten ve tarihen tamamıyla Türk olan İzmir’in Yunanlılar'ın vahşi ellerinden tahliyesini, Aydın havalisinde mazlum ahaliye karşı yapılmış olan fecayi (zulüm) İtilaf Devletleri memurları tarafından yapılan adilane tahkikatle de teyit edildiği halde, dünyaya adaleti yayacaklarını ve her milletin kendi hududları dahilinde "mazhar-ı inkişaf' olmalarına çalışacaklarını harbin başladığı günden itibaren her vesile ile ilandan geri durmayan İtilaf Devletleri'nin halen bu kanlı işgali yaşatmakta devam etmesine ve her gün ırzı ve canı heder edilen binlerce mazlum Müslümanların boğazlanırcasına çıkan feryatların, Avrupa münevverlerinin (aydınlarının) kulaklarına girmemesinden hayrete düşen kazamız ahalisi, bugün on beş bin kişinin katıldığı mitingde alınan aşağıdaki kararların, sizin vasıtanızla dünya kamuoyuna duyurulmasına karar verildi: 

1. İzmir’deki Yunan İşgalinin geçici olduğunun sonradan Paris Barış Konferansı tarafından tekrar beyan edilmesi, adı geçen vilayetin tamamıyla bir Türk vilayeti olduğunu tasdik mahiyetinde telakki edildiğinden bu hususta fazla söz söylemeye lüzum görmeksizin, İzmir'de asayişin temini hususunda Türklerin daha büyük başarı elde ettikleri gerek işgal öncesi ve gerekse işgal sonrası İzmir ve çevresindeki durumu kendi gözleriyle gören ecnebi ileri gelenlerin dahi tasdikleri bulunmakla, bu lüzumsuz ve feci işgale nihayet verilmesini taleb ederiz. 

2. İzmir’in işgaline şayet oradaki beş on Hristiyan'ın hayatının temini maksadıyla devam ediliyorsa, altı yüz seneden beri en güçlü günlerimizde bizimle beraber yaşamalarına müsaade ettiğimiz Hiristiyan kavimlerin, hala işgal altında bulunmayan vatan kısımlarında, ayni serbestlik ve refah içerisinde hiç bir şikâyetleri olmadan yaşamakta olduklarını dünyanın dikkatine sunarak, Türkler'in amansız hasmı rezil ağızların hakkımızda söylemekte oldukları bu gibi iftira kabilinden yalanları tamamıyla reddederiz. Muhtelif tarafsız yabancılar tarafından yapılan tetkikatla da ortaya çıkan Türk âlicenaplığının ve vatanperverliğinin nazar-ı itibara alınarak hakkımızda söylenen yalan sözlere Ehemmiyet verilmemesini rica ederiz. 

3. Özellikle emelimiz olan medeniyet yolunda ilerleyebilmek için Wilson Prensipleri mucibince Türkler ile meskûn olup İtilaf Devletleri'yle mütareke imzalanması sırasında elimizde bulunan vatanımızın kısımları üzerindeki hâkimiyetimizin her türlü şaibeyi kayıttan azade olarak tasdik altına alınmak suretiyle medeniyet dünyasıyla iyi münasebetlerimizin tekrar iadesine yüce yardımlarınızı rica ederiz. 

4. Türkler altı yüz seneden beri müstakil olarak yaşamış olmak hasebiyle memleket idare etmekteki liyakatleri ve bu hususta haiz olmaları icap eden rüştü haiz olduklarını bütün dünyanın önünde ispat ettiklerinden, milli istiklalimizi eksik edecek hiçbir kaydı kabul edemeyeceğimizi, bütün cihana ilan ederiz. 

5. Devletlerden herhangi birinin iktisadi ve ilmi yardımlarını memnuniyetle kabul ederiz. 

6. Türkler ta üçyüz seneden beri komşularından hiç birinin arazisini işgal etmek hevesinde bulunmadıkları halde mücerret başkaları tarafından duçar oldukları tecavüzlere karşı kendilerini müdafaa etmek emeliyle hiç bir zaman harpten uzak kalmamışlar ve sürekli sulh içinde yirmi sene geçirememişlerdir. Bu kadar müşkülat içinde bulunmakla beraber yine medeniyetten icabı kadar hisselerini almışlardır. Bu cihetten kendilerine komşu olan kavimler kadar olmasa bile hiçbirinden de geri kalmamışlardır. Bunun hilafına yapılan isnadlar pek az bir tahkikatla sabit olacaktır. 

7. Maazallah bu isteklerimizin temin edilmemesi halinde, artık "terakki ve inkişaf" ümitleri tamamen mahvolmuş demektir. Böylelikle Osmanlı Türkleri ölüme mahkûm edilmiş demek olacağından, böyle bir felaketi gözlerimizle görmektense ölerek bu memleketleri ıssız bırakmayı tercih eder, bu kavrnin imhası mesuliyetini ve vahimesini asrın idarecilerinin üzerine yükleriz. 

8. İsteklerimizin asil İngiliz, Fransız, Amerikan ve İtalyan milletlerinin nazar-ı dikkatlerine sunulmasına yardımlarınızı rica ederiz" . ………… 

Çal Heyet-i Milliyesi başkanlığını bir süre Müftü Ahmet İzzet Efendi yürüttükten sonra, yerine Necip Bey başkan oldu. Bu arada Müftü Ahmet İzzet Efendi milli mücadele ile ilgili faaliyetlerine yine devam etti. Atına binip köyleri dolaşmasını ve halkı direnişe teşvik etmesini sürdürdü. Hatta bir ara Ahmet İzzet Efendi bizzat kendisi Çal ve çevresinden bazı mahalli yöneticilerin muhalefetine rağmen, topladığı 100 gönüllü ile Aydın-Köşk cephesinde düşmanla çarpışmıştır. 
Necip Bey başkan olduktan kısa süre sonra, artık Heyet-i Temsiliye Reisi olan Mustafa Kemal'in isteği doğrultusunda, Meclis-i Mebusan'ın toplanma çalışmaları baslamıştı. Çal Heyet-i Milliyesinin isteği ile Çal' dan Müftüzade Emin Efendi seçilmiş ve bu durum Mustafa kemal 'in başkanlığını yaptığı Heyet-i Temsiliyeye 3.1.1920 tarihli telgrafla Necip Bey imzası ile bildirilmiştir. 

Bu tercih Mustafa Kemal tarafındanda uygun görülmüştür. Çal Heyet-i Milliyesi ile Ankara'daki Temsil heyeti birkaç kere daha değişik konularda haberleşmişlerdir. 
Eylül 1919 sonlarında Yunanlılarla Aydın bölgesinde mücadele yoğunlaştı. Özellikle efelerin öncülük ettiği birlikler, Yunanlılara zaman zaman ciddi şekilde kayıplar verdiriyordu. Çal Heyet-i Milliyesi Başkanı Necip Bey bu gelişme üzerine 6 Ekim 19l9'da Çal köylerine bir bildiri yayınladı. Bildiride özetle, Aydın cephesinde savaşın başladığı ve köylerde bulunan kişilerin Cuma günü cepheye sevk edilmek üzere Çal’a gelmeleri isteniyordu. Her zaman olduğu gibi Çal halkı bu çağrıya da kayıtsız kalmadı ve 53 kişi toplandı. Toplanan bu kişiler Aydın "cephesine sevk edildi. 

Seçimden sonra Necip Bey Çal Heyet-i Milliyesi tarafından oluşturulan 100 kişilik gönüllü atlı birliğin başına geçip cepheye hareket etmiştir. 
Bu gelişme Üzerine Çal Heyet-i Milliye başkanlığını da bırakmıştır. Bundan sonra kesin olmamakla beraber başkanlığa tekrar Müftü İzzet Efendi 'nin getirildiği düşünülmektedir. 
Gösterilen bu titizlikle Heyet-i Milliye yönetiminde yapılan seçimlerde Belevli Yusuf, Hacı Hüseyin Mazlum Baba, Tavaslıoğlu Mustafa ve Buldanlı Ömer Necip Beyler Denizli Sancağından milletvekili seçildiler. 

İzmir, Muğla ve Aydın’dan seçilen milletvekilleri de Denizli 'ye geldiler. Özel bir trenle Ankara'ya giden bu milletvekilleri Denizli istasyonundan Müftü Ahmet Hulusi Efendi 'nin duaları ve halkın coşkulu tezahüratları ile uğurlandı. 
Seçimden sonra Necip Bey Çal Heyet-i Milliyesi tarafından oluşturulan 100 kişilik gönüllü atlı birliğin başına geçip cepheye hareket etmiştir. 
Bu gelişme Üzerine Çal Heyet-i Milliye başkanlığını da bırakmıştır. Bundan sonra kesin olmamakla beraber başkanlığa tekrar Müftü İzzet Efendi 'nin getirildiği düşünülmektedir. 
Ancak TBMM'nin açılmasından sonra Mustafa Kemal'in emri ile bütün milli cemiyetler Müdafa-i Hukuk Cemiyeti adı ile yeniden teşkilatlandırılmıştır. 
Bu durumda Çal Heyet-i Milliyesi de Çal Müdafa-i Hukuk Cemiyeti adını almıştır. Ahmet İzzet Efendi, müftülük görevini de halen devam ettirdiği için cemiyetin başkanlığını bırakmak istemiştir. Bunun üzerine cemiyet, ilk kurucu 20 kişilik heyetin içinde de bulunan Derviş Bey'i ittifakla başkan seçmiştir. 1923 yılında ise cemiyetin başkanlığını İsmail Hakki Bey devralmıştır. Çal Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kuruluşundan lağvedilişine kadar geçen dört yıllık sürede (1919 – 1923) büyük gayretler göstermiştir. 
O dönemde Denizli sancağı içerisinde çalışmaları ile en çok takdire sayan cemiyet Çal Müdafa-i Hukuk Cemiyeti olmuştur. 
Denizli'de yaşanan bu üzücü olay Çal'da duyulduğunda, Çal Müdafai Hukuk Cemiyeti Başkanı Necip Bey hemen tepkisini ortaya koymuş ve gereken tedbirleri almıştır. 
Kuva-i Milliyeci birliklerin bu davranışını tasvip etmeyen Necip Bey, efelerin zulmüne uğramış değişik köylerden 40 kadar kişiyi yanına almış ve Çal Kaymakamı Fazıl Beyin yanına gitmiştir. 
Kaymakama özetle şöyle demiştir: "50 000 nüfuslu Çal Kazasının bütün halkı TBMM Hükümetine sadıktır. Hükümetin düzenli birlikleri buraya gelirse askerlerimizi omuzlarımızda taşırız. Ancak çapulcu ve zeybek grubunu istemiyoruz. Bu gruplar bir daha Çal'a gelmesin. Bu konuda hükümetçe bir tedbir alınmazsa ve çapulcu grupları Çal'a gelirse Cenaba-i Allah'a güvenip kendimizi koruyacağız. 
Bu konuda halkın mazur görülmesi ve kendilerini korumaya müsaade edilmesi gerekir.
" Görüldüğü gibi Necip Bey, Çal halkının TBMM'ne olan bağlılığını çok açık bir dille ifade ederken, bölgede düzenli birliklere karşı saygılı olunacağını, ancak Kuva-i Milliye adına Çal' a gelecek her hangi düzensiz bir gruba kesinlikle izin verilmeyeceğini belirterek, Çal halkının düşüncelerini dile getirmiştir.
* * * * * * * * * * * * *